" 30. yılda New York, 40 yılda Mars " sloganıyla, birlikte ise baslamamızın ve dostluğumuzun 30. yılını kutlamak icin 6 arkadas New York'tayiz. Aylar öncesinden programımızı yapıp, biletlerimizi aldık. Ancak bu sürede yasadığımız üzüntüler, kayıplar, hastalıklar birara bu seyahati yapamayacagiz düşüncesi olustursa da, "F Vitamini " (Friends-Arkadaş) desteğiyle, seyahatimizi tamamladık. Simdi sıra, yasadığımız tecrübeleri, biriktirdiğimiz anıları paylaşmaya geldi.
Havaalanından ulaşım ile başlamak istiyorum. John F. Kennedy Havaalanından Manhattan'a ulaşmak için, taksi kullanabilirsiniz ( 50 - 60 dolar ), shuttle kulanabilirsiniz ama önceden rezevasyon gerekir ya da metro. Bunun için havaalanı içinde ring yapan ''Air Train'' ile Jamaica Station'a gitmek gerekir. Air train ücretsiz. Daha sonra Jamaica Station'dan metro ( E treni ) ile Manhattan'a ulaşabilirsiniz.
Şehir içi ulaşımsa, eğer şehirde 3 günden fazla kalıp, toplu taşımayı kullanmayı düşünüyorsanız, haftalık metrocard almakta fayda var. Ya da bizim gibi çoğunlukla yürüyüp arada metro kullanacaksanız tekli bilet almak daha mantıklı. Metrocard otobüslerde de kullanılmakta ve 2 saat içinde aktarmalar ücretsiz.
NewYork'un ünlü sarı taksilerini de kullanmak çok pahalı değil. Takside kredi kartı ile de ödeme yapabilirsiniz. Ancak taksiye bindiğinizde şöföre % 10 bahşiş bırakmayı unutmayın.
Kısa zamanda çok yer görmek istiyorsanız, tercihiniz hop on - hop off otobüsler olmalı. Biz 48 saatlik hop on - hop off tur alıp, şehrin her tarafını gezdikten sonra kalan günlerde de keyfimize göre gezebiliriz diye düşündük.
Konaklamada, otelinizin Manhattan'da ve özellikle Midtown'da olması gezilecek yerlere yakın olması açısından size büyük kolaylık sağlayacak. Hatta pekçok yere yürüyerek ulaşabileceksiniz.
Biz, 18.20 uçağı ile uçtuğumuz icin, Midtown'daki otelimize ulaşmamız, aksam 12'yi buldu. Havaalanı - otel transferleri, Atlantic City ve Washington seyahatlerimizde, daha onceki New York seyahatimizde tanıştığımız Kadir Bey yardımcı oldu.
Ertesi günümüz,erken bir saatte ( çünkü hicbirimiz uyuyamamıştık) güzel bir kahvaltı ile başladı. 7th Avenue' da, otelimize yakın bir mekanda, dev Amerikan porsiyonu omletleri ve pancakeleri paylaşarak, yorucu bir güne bol enerjiyle basladık. 6th ve 7th Avenue üzerinde kahvalti yapmak icin cok fazla alternatif bulabilirsiniz. Hatta " illa simitle kahvaltı yapacagim " diyorsaniz, 5th Avenue'da Simit Sarayı'nda, kahvaltı yapabilirsiniz.
Havaalanından ulaşım ile başlamak istiyorum. John F. Kennedy Havaalanından Manhattan'a ulaşmak için, taksi kullanabilirsiniz ( 50 - 60 dolar ), shuttle kulanabilirsiniz ama önceden rezevasyon gerekir ya da metro. Bunun için havaalanı içinde ring yapan ''Air Train'' ile Jamaica Station'a gitmek gerekir. Air train ücretsiz. Daha sonra Jamaica Station'dan metro ( E treni ) ile Manhattan'a ulaşabilirsiniz.
Şehir içi ulaşımsa, eğer şehirde 3 günden fazla kalıp, toplu taşımayı kullanmayı düşünüyorsanız, haftalık metrocard almakta fayda var. Ya da bizim gibi çoğunlukla yürüyüp arada metro kullanacaksanız tekli bilet almak daha mantıklı. Metrocard otobüslerde de kullanılmakta ve 2 saat içinde aktarmalar ücretsiz.
NewYork'un ünlü sarı taksilerini de kullanmak çok pahalı değil. Takside kredi kartı ile de ödeme yapabilirsiniz. Ancak taksiye bindiğinizde şöföre % 10 bahşiş bırakmayı unutmayın.
Kısa zamanda çok yer görmek istiyorsanız, tercihiniz hop on - hop off otobüsler olmalı. Biz 48 saatlik hop on - hop off tur alıp, şehrin her tarafını gezdikten sonra kalan günlerde de keyfimize göre gezebiliriz diye düşündük.
Konaklamada, otelinizin Manhattan'da ve özellikle Midtown'da olması gezilecek yerlere yakın olması açısından size büyük kolaylık sağlayacak. Hatta pekçok yere yürüyerek ulaşabileceksiniz.
Biz, 18.20 uçağı ile uçtuğumuz icin, Midtown'daki otelimize ulaşmamız, aksam 12'yi buldu. Havaalanı - otel transferleri, Atlantic City ve Washington seyahatlerimizde, daha onceki New York seyahatimizde tanıştığımız Kadir Bey yardımcı oldu.
Ertesi günümüz,erken bir saatte ( çünkü hicbirimiz uyuyamamıştık) güzel bir kahvaltı ile başladı. 7th Avenue' da, otelimize yakın bir mekanda, dev Amerikan porsiyonu omletleri ve pancakeleri paylaşarak, yorucu bir güne bol enerjiyle basladık. 6th ve 7th Avenue üzerinde kahvalti yapmak icin cok fazla alternatif bulabilirsiniz. Hatta " illa simitle kahvaltı yapacagim " diyorsaniz, 5th Avenue'da Simit Sarayı'nda, kahvaltı yapabilirsiniz.
Turumuza baslamadan, biraz şehir hakkında bilgi vereyim. 1626'da Hollandalılar tarafından New Amsterdam adıyla kurulan şehirde, 1644 yılında 18 ayrı dil konuşan 1500 insan yaşarken, günümüzde yaklaşık 8 milyon insan yaşamakta ve 300'den fazla dil konuşulmakta. Manhattan, herkes için New York anlamına gelse de, diğer 4 yerleşim alanı ise, Brooklyn, Queens, Staten Island ve Bronx. 21 km. uzunlıuğunda, 3 km. genişliğindeki Manhattan adası da 3'e ayrılmış: Uptown, Midtown ve Downtown.
Bulvarlar 1'den 12'ye kadar kuzey - güney, caddeler ise 1'den 220'ye kadar doğu - batı doğrultusunda. Broadway ise bu kurala uymayarak, Manhattan'ın başından sonuna eğri bir biçimde uzanmakta. Dolayısıyla yolunuzu bulmakta zorlanmıyorsunuz.
Times Square'de ilk New York selfimizi de yaptıktan sonra, artık turumuza başlayabiliriz. Kahvaltı sonrası, 7th Avenue'da bir hop on - hop off tur şirketi görevlisinden 48 saatlik, All Around Loop + Empire State biletimizi satın aldık. (Empire State'de ayrıca bilet kuyruğuna girmek istemediğimiz için ) 7th Avenue ya da Times Square'de hop on - hop off tur satan görevlilere çok sık rastlayabilirsiniz. Bu turları internetten seyahat öncesinde alabileceğiniz gibi, otelinizden de satın alabilirsiniz.
İlk günkü turumuza Uptown'dan başladık. Columbus Circle ve Lincoln Center'de inmeden devam edip, Centeral Park - Strawberry Fields'de indik. LINCOLN CENTER, performans sanatları merkezidir. NewYork Philarmonic, NewYork City Ballet, NewYork City Opera ve Julliard School of Music burada yer almakta.
CENTRAL PARK, Manhattan'ın ortasında 1 km. genişliğinde, 4 km. uzunluğundaki bu yeşil alan, 1840'larda şehrin hızla artan nüfusunun park ihtiyacını karşılamak için başlatılan bir kampanya ile yapılmaya başlanıyor. 3000 işçi ile 16 yılda tamamlanıyor. Belki klasik bir söylem olacak ama, ülkemizde çeşitli amaçlarla kesilen ağaçları, yok edilen parkları düşünmek, insanın içini acıtıyor.
Biz şimdilik sadece STRAWBERRY FIELDS'de kısa bir mola veriyoruz. Parkı gezmeyi ve keyfini çıkarmayı başka bir güne bırakıyoruz. Strawberry Fields, Central Park'a yapılan en son ekleme.Yoko Ono, 1980'de Dakota Apartmanı önünde, sokakta vurulan kocası John Lennon'ın anısına yaptırmış.
Bir sonraki durağımız ST. JOHN THE DIVINE KATEDRALİ. 1892'de başlanmış ve hala tamamlanmamış. Romanesk planı 1909'da değiştirilip, Gotik planla yapımına devam edilmiş. Geçirdiği büyük yangından sonra 2008'de tekrar açılmış.
GRANT'S TOMB, 8. başkan Grant'ın mezarını ve APOLLO THEATRE'ı ( 1913 -1914 'de inşa edilen tiyatro, önce sadece beyazlara açıkken, 1934'ten sonra siyahlar da girebiliyor.) görüp, HARLEM MARKET durağında iniyoruz. Bu market bize çok şey ifade etmiyor.Çünkü burada satılan şeyleri, artık Türkiye'de pazarlarda bile bulabiliyoruz. İniş sebebimiz buradan BRONX turuna katılma isteğimiz. Bronx'u ve Yankee Stadium'u görüp, otobüsten HARLEM'de iniyoruz.
HARLEM, Afrikalı - Amerikalılar 1920'li yıllarda caz döneminin başlarında, bu bölgeye taşınmaya başlıyorlar. Afrikalı - Amerikalı kültürün beşiği sayılan Harlem, pek güvenli bir bölge olarak görülmezken, 2001 yılında burada Bill Clinton'ın burada ofis açmasıyla bir rönesans dönemi yaşamış. Central Park'ın kuzeyinde yer alan Harlem, 1950'lerde güney eyaletlerden ve Karayiplerden gelen 1 milyon Afrikalı - Amerikalı'nın yerlesim yeriyken, günümüzde nüfus çeyrek milyona düşmüş. İyimserler buna yaşam standartlarının iyileşmesi nedeniyle daha iyi yerlere göç ettikleri görüşündeyken, kötümserler insanların başka gettolara (Güney Bronx gibi) gitmeye mecbur kaldıklarını düşünmekteymiş.
Harlem'in doğu yakası ise Porto Rikolulara ait Spanish Harlem olarak adlandırılıyor.
Harlem'de caz ve kilise müziği turları da yapmak mümkün.
Harlem'de otobüs değiştirip Uptown turumuza devam ediyoruz. Şimdi Central Park'ın doğusunda, 5th Avenue'da ilerliyoruz. Bu bölgeye müzeler bölgesi demek doğru olur sanırım. Sırayla Museum of The City of NY, Guggenheim Museum, Metropolitan Museum of Art, Whitney Museum ve Frick Collection yer almış. Müze gezimizi daha geniş bir zamanda yapmak istediğimiz için, bu duraklarda inmeyip, turu Winter Garden Theatre'da sonlandırıyoruz.
Şimdi hedefimiz EMPIRE STATE. Winter Garden'dan Empire State'e yürümeyi tercih ediyoruz. Önceki tecrübelerime dayanarak, bilet sırasıdan kurtulmak için biletlerimizi önceden almıştık. Ama gittiğimizde sıranın olmaması, bizi hem şaşırttı, hem de sevindirdi.
5th Avenue ile 34th Street'in köşesinde yer alan Empire State, 102 katlı, 381 m. yükseklikte, antenle birlikte 443 m. 1931'de inşa edilen binanın ofisleri, büyük bunalım yılları boyunca boş kalmış ve bina vergi giderlerini manzara seyretmeye gelenlerden karşılayabilmiş. 1972'de World Trade Center'ın açılışına kadar dünyanın en yüksek binası. Şu an ise Amerika'nın 4. yüksek binası. Kışın bazı günler, alt katlarında yağmur yağarken, üst katlarda kar yağdığı görülmüş. Y ılda 1 milyonun üzerinde ziyaretçisi varmış.
Observation Deck'e (Gözlem Terası) çıkmak için asansörle 1 dakikadan daha kısa sürede 80. kata çıktıktan sonra, 86. kata çıkmak içinbaşka bir asansöre binmek gerekiyor. 3. bir asansörle de tv ve radyo istasyonlarının yayın yaptığı iletişim kulesi ve 102. kattataki gözlem kulesine çıkılmakta.
Empire State özel günlerde farklı renklerde ışıklandırılmakta. Örneğin Bağımsızlık gününde,beyaz ve mavi ışıklandırılıyormuş.
Empire State'den New York manzaraları
Tüm New York'u 86. kattan izleyip, fotoğraf çektikten sonra artık bir mola zamanı gelmişti. 34th Street'teki dünyanın en büyük mağazası MACY'S' e gitmeyi başka bir güne bırakıp, bir cafede soğuk birşeyler içip, dinlendik. Yolumuzun üzerindeki, pek çok aktiviteye ev sahipliği yapan, yaz akşamlarında açık havada film izleme şansınızın da olabileceği BRYANT PARK'ta da biraz yorgunluk attık.
İlk günün son aktivitesi ise otobüsle gece turuydu. Ancak bizi bir süpriz bekliyordu, yağmur.
Brooklyn'den Manhattan gece manzarası
2. günün programı Downtown. Otobüse binip, uzun ve yorucu bir güne daha başladık.
Dünyanın en ünlü spor merkezi Madison Garden Square, Penn station, Herald Square , Flatiron District ve zamanında sanatçılara, ressamlara artistlere ev sahipliği yapan, şimdi de şık butiklerin, mağazaların olduğu Soho'dan geçip, China Town'da indik.
Broadway ile 5th Avenue'nun kesişiminde yer alan Flatiron Building, 1902'de yapılmış, New York'un ilk gökdelenlerinden.
CHINA TOWN, 100 binden fazla Çinlinin yaşadığı bu bölgede herşey, hem İngilizce hem de Çince yazılı. İlk yerleşenler California'daki ''altına hücum'' sırasında gelmişler. Bugün göçmenlerin çoğu HongKong'dan gelmekteymiş.
China Town'un hemen yanında yer alan LITTLE ITALY ise, adının çağrıştırdığından çok daha küçük bir bölge. Burası restoranları, espresso barları, ev yapımı ve ithal İtalyan lezzetlerinin olduğu şarküterileriyle daha çok gastronomik bir merkez.
ONE WORLD TRADE CENTER, 1997'de New York'a geldiğimde görme şansımın olduğu World Trade Center'ın ikiz kuleleri, 1973'de tamamlandığında 110 katıyla dünyanın en yüksek binasıyken, 11 Eylül 2001'de terörist saldırı sonucu yıkılıyor. Yıkılan kulelerde 3000 kişi hayatını yitirmiş. Bu kulelerin yerine, saldırıda ölenlerin anısına 2 büyük havuz yapılmış. GRAND ZERO.
Yıkılan kulelerin yanına da, dünya çapında bir yarışma düzenlenerek, 541 m. yüksekliğinde, dünyanın en yüksek binası ünvanına sahip ONE WORLD TRADE CENTER yapılmış.
Bu arada saldırılarda ikiz kulelerle birlikte etraftaki pek çok bina da zarar görürken, tek bir ağaç herşeye inat, hiçbir şey olmamış gibi yaşamına dimdik devam etmiş. SURVIVOR TREE.
Yemek molasından sonraki durağımız, WALL STREET. Burası aslında 1653'de, adayı Hollandalılara 60 guldene satan yerlilerden korumak için yapılmış bir duvar.
Roma tapınağı gibi tasarlanmış NEW YORK STOCK EXCHANGE (New York Borsası) de burada yer almakta.
Wall Street'in Broadway çıkışında bulunan TRINITY CHURCH, 1846'da yaplmış, Gotik bir kilise.
Meşhur boğayı da görüp, o günün planında yer alan Brooklyn Bridge'e yürümeye başladık. Ancak sahilden yürüme gafletinde bulunarak,kısa yolu uzattık. Ama inatla azmederek, yürüyerek köprüye çıktık. New York seyahatinin olmazsa olmazlarından BROOKLYN KÖPRÜSÜ'nde yürüdük.
Artık o kadar yorulmuştuk ki, hemen kendimizi otobüsümüze atıp, kalan yerleri otobüsten görmeye karar verdik.
UNITED NATIONS ( BİRLEŞMİŞ MİLLETLER BİNASI )
Son durağımız, ROCKEFELLER CENTER'e kadar biraz dinlendik. 5th ve 6th Avenue'lar arasında 48th ve 51st Street'e kadar yükselen devasa binaların olduğu bu bölge zenginlik ve refahın göstergesi olarak görülebilir. 1928 yılında Rockefeller burayı gizli içki satılan yerlerden kurtarmak için Columbia Üniversitesinden kiralamış. Gizli içki mağazaları, iş dünyasının ilk gökdelenleri altında, 200'den fazla mağaza, restoranlar ve iş merkezlerinin oluşmasıyla hızla yok olmuş.
Çiçekli ve fıskiyeli CHANNEL GARDENS'ın sonunda, yazın cafeleri, kışınsa pekçok filmden hatırlayacağımız buz pateni sahası ile ROCKEFELLER PLAZA yer almakta.NBC televizyonunun da yer aldığı plazanın, önündeki Prometheus heykeli tarafından korunduğu varsayılmakta. Merkezin en yüksek binası GE Building'in en üst katından Manhattan manzarasını da izlemek mümkün.( TOP OF THE ROCK )
1930'larda inşa edilen, Amerika'nın en ünlü dansçı kızlar grubu Rockettes'in çıktığı RADIO CITY MUSIC HALL'un önünden yürüyerek otelimize gidip, akşam yemeğine kadar biraz dinlendik.
Akşam yemeğimizi Time Square'deki BUBBA GUMP'ta yiyoruz. Forest Gump filminde, Tom Hanks'in oynadığı Forest karakterinin açtığı karides restoranı olan Bubba Gump, hayata geçirilip, karides ve deniz ürünleri restoranı olarak hizmet vermekte. Lezzetli karides ve deniz ürünleri, değişik ambiyansıyla tavsiye edilebilir.
3. günümüzün, sabahını ÖZGÜRLÜK HEYKELİ ve ELLIS ADASI'na ayırdık. 48 saatlik aldığımız hop on hop off turun henüz saati dolmadığı için, tur otobüsüyle Battery Park'a kadar gittik. Liberty Island ve Ellis Island için biletlerimizi Battery Park'taki Castle Clinton National Monument'tan aldık. 15 dakikalık bir feribot yolculuğundan sonra, ilk durağımız LIBERTY ISLAND ( Özgürlük Heykeli).
4 Temmuz 1884'te tanıtımı yapılıp, 1886'da yerine yerleştirilmiş ve Fransız halkının ABD'ye hediyesi olan ÖZGÜRLÜK HEYKELİ, temelinden meşalenin tepesine kadar 93 m. yüksekliktedir. Aslında bakır olan heykel zamanla oksitlenerek yeşil bir renk almış.
Tacın 7 sivri ucu, 7 kıtayı veya 7 denizi temsil etmekte. Meşale aydınlanmayı, sol elindeki tabletse, kanun tableti olup, üzerinde romen rakamlarıyla 4 Temmuz 1776 yazılı.
Birçok tarihçi, bu anıtı Osmanlı Devletine ait olduğunu savunmakta. O dönemde Osmanlı toprağı olan Mısır'a ( Kızıldeniz ile Akdeniz'in birleştiği yere ) yerleştirmek için Mısır Valisi tarafından sipariş verilmiş ancak alınmamış. Alınmama sebeplerinden biri müslüman halkın kadın heykeline tepki gösterebileceği, diğer sebepse maddi sıkıntılar sebebiyle Osmanlı'nın almaması.
İkinci duraksa ELLIS ISLAND, Göçmen olarak Amerika'ya gelenlerin, sağlık kontrolünden geçirilerek, yasal incelemelerinin yapıldığı ada. 1892 - 1924 yılları arasında, bu adada kayıt altına alınan göçmen sayısı 12 milyona yakın. 1990'da müze haline getirilmiş. En çok ilgi gören kısımsa, Wall Of Honor. 700 binden fazla ismin yazılı olduğu duvarda, göçmenler atalarının isimlerini aramakta.
Günün ikinci yarısı için, feribottan indikten sonra, Bowling Green'den metroya binip, MOMA'ya ( Museum of Modern Art ) gittik. 5th - 6th Avenue arasında West 53rd Street'te yer alan bu özel müze, aralarında Van Gogh'un ''Yıldızlı Gece'', Picasso'nun ''Avignonlu Kadınlar'' eserlerinin de yer aldığı, 1800 yılından günümüze kadar 100 binden fazla sanat eserine sahip. Rockefeller ailesi tarafınıdan desteklenmekte. Hergün açık olan müze, cuma 10.30 - 20.00, diğer günlerse 10.30 - 17.30 arası açık.
Günün ikinci yarısı için, feribottan indikten sonra, Bowling Green'den metroya binip, MOMA'ya ( Museum of Modern Art ) gittik. 5th - 6th Avenue arasında West 53rd Street'te yer alan bu özel müze, aralarında Van Gogh'un ''Yıldızlı Gece'', Picasso'nun ''Avignonlu Kadınlar'' eserlerinin de yer aldığı, 1800 yılından günümüze kadar 100 binden fazla sanat eserine sahip. Rockefeller ailesi tarafınıdan desteklenmekte. Hergün açık olan müze, cuma 10.30 - 20.00, diğer günlerse 10.30 - 17.30 arası açık.
Van Gogh - Yıldızlı Gece''
Günün akşam programı ise, LION KING. Daha önce Phantom of the Opera'yı izlediğim, Broadway'de, dünyanın bir numaralı müzikali, müziklerini Elton John'un yaptığı Lion King'i izledik. Biletleri daha önceden internetten almak, hem bilet bulma, hem de daha uygun fiyata bilet bulma imkanı sağlamakta. Ama işi biraz şansa bırakmak isterseniz, Time Square'deki merdivenlerin olduğu yerdeki bilet gişesinden, son anda herhangi bir şova ucuz bilet almak mümkün.
3 günün yoğun programı ardından, 4. günümüzü dinlenmeye ayırdık. 6th Avenue'da güzel bir kahvaltı ardından, CENTRAL PARK'ta yürüyüş yapıp, Great Lawn'da çimlere uzanıp dinlendik. Öğle yemeğimiz ise hotdog.
Akşam üzeri,''Sex And The City'' dizisinden de hatırladığımız, meşhur cupcakeler için MAGNOLIA BAKERY' e uğradık.
5. günümüzde New York'ta değiliz. Sabah erkenden ATLANTIC CITY'e gittik. Atlantic city anılarını ve bilgilerini ayrı bir bölümde paylaşacağım. İlgileniyorsanız kırmızı
ATLANTIC CITY yazısına tık tık.
6. günümüzü ise alışverişe ayırdık. Amerika'ya gelip de outlete gitmemek olmaz deyip, bütün bir günümüzü WOODBURY COMMON'da geçirdik. Newyork'a yaklaşık bir saatlik mesafedeki bu büyük outlete, şehir merkezindeki otobüs terminalinden otobüsle ulaşabilirsiniz. Ya da New Jersey'deki, daha küçük bir outlet olan Elizabeth Jersey Gardens başka bir outlet seçeneği olabilir. Ama hiç şehir dışına çıkmadan uygun alış veriş yapmak isterseniz, TJ MAXX, MARSHALLS ,ROSS, CENTURY 21 gidilebilecek yerler.
Günün yorgunluğunu atmak ve akşam yemeği için HARD ROCK CAFE'ye gittik. Hem çocukların siparişi tişört ve pinleri aldık, hem de yemek yedik.
7. günümüzde METROPOLITAN MUSEUM'dayız. Bu günü Metropolitan Museum'a ayırmakla isabetli bir karar vermişiz. Çünkü yağmurlu bir gün. Otelimizin Midtown'da olması pekçok yere yürüyerek ulaşmamıza imkan verdiği için, müzeye yürüyerek gittik. Hergün açık olan müze, pazar - perşembe 10.00 - 17.30, cuma - cumartesi 10.00 - 21.00 arası açık. Dünyanın en büyük müzelerinden biri olan Metropolitan, 250 salondan oluşmakta. 4500'den fazla resim, çizim, 1 milyon baskı, 4000 müzik enstrümanı ve sayısız heykel ve mobilya sergilenmekte. En ilgi çekici bölümleri, 15. - 20. yüzyıl Avrupa resimleri, Mısır sanatı kolleksiyonu ve Amerikan kanadı.
Müze çıkışı, 5th Avenue'nun hemen başındaki Apple Store'a uğrayıp, siparişleri aldık. Eğer yanımda eşim ve oğlum olsaydı, onlar için bir mabet olan bu mağazadan bu kadar kısa sürede çıkmak mümkün olmazdı. Çıkışta, 1862'de açılmış olan, Amerika'nın en eski oyuncak mağazası FAO SCHWARZ'a uğrayıp, şekerlemelerimizi de almayı ihmal etmedik!
Akşam yemeğimizse, Manhattan sokaklarını buram buram kokutan (bazen koku güzel olmasa da), önünde uzun kuyruklar olan Halal Guys'dan aldığımız yemekler oldu.
8. günümüzde yine New York'ta değiliz. Bu sefer yolculuk Washington'a. Sabah 6'da yola koyulup, 4,5 saatlik yolculuktan sonra başkent Washington'dayız. Ancak Washington anıları ve bilgilerini ayrı bir bölümde paylaşacağım. İlgileniyorsanız kırmızı WASHINGTON yazısına tık tık.
9. günün programı biraz rahat. İlk durağımız GRAND CENTRAL TERMINAL. Beaux - Arts tarzında yapılmış, büyük bir istasyon olmasının yanısıra, sanki bir masal ülkesi. Ana salonun kemerli tavanı mutlaka görülmeli. 1920'de tamamlanmış bu istasyon, hergün banliyölerde yaşayan insanların işiyle evi arasında gidip - gelmek için kullandığı 66'sı yukarıda, 57'si aşağıda bulunan çift hattlı 123 demiryolu hattından oluşmakta.
Civardaki, 1920'li ve 1930'lu yıllarda dünyanın ilgilendiği Art Deco tarzının en güzel örneklerinden biri olarak gösterilen CHRYSLER BUILDING'in pazlanmaz çelik kulesi de dikkat çekicidir. Chrysler marka otomobilin radyatör kapağından esinlenerek yapılmış.
Artık sıra MACY'S'e gelmişti. Ufak tefek alış veriş sonrası, HERALD SQUARE'deki büfelerden aldığımız tacolarla (geleneksel Meksika yemeği) karnımızı doyurduk. İlginçdir ki, büfelerden biri Türk büfesiydi ve gözleme-ayran satıyorlardı.
Lezzetli tacolar
Ne yazık ki bu akşam son akşamımız, yarın dönüş günü. Akşam üzeri 6th Avenue'da uzun bir yürüyüş sonrasında TJ Maxx'e ulaştık. Ekonomik alış veriş için tercih edilebilir. Son alış verişler yapılıp, alınan şeyleri koymak için ekstra valizler alındı. Güzel bir akşam yemeği ardından toparlanmak üzere otele dönüldü.
Sabah kahvaltı sonrası, havaalanına gitmek üzere yola koyulduk.
Güzel bir seyahatimizin daha sonuna gelmiştik. 6 arkadaş seneye yapmayı planladığımız Endülüs seyahatinin hayali ve günlerin yorgunluğu ile kürkçü dükkanına döndük.
Dip not:
Gitmeyi planlayıp, gidemediğimiz yerler, restoranlar, cafeler oldu tabi ki. Chelsea Market görülmeli ama gidemedik. Meatpacking District'te bir akşam geçirmeyi planlamıştım, olmadı. Little Italy'de Lunch & Grotta Azzura'da bir öğle yemeği yenilebilir. Burger Joint (Le Parker Meridien Otelinin altında) hamburgerlerinin çok güzel olduğunu duymuştum, fırsatımız olmadı vs.
Yeme - içme konusunda New York'ta alternatif çok fazla.
Restoran ve cafelerde bahşiş beklentisi %18 - %20. Çünkü garsonların geçim kaynağı sadece bahşiş. Bu nedenle bahşiş vermeyi unutmayın...
Ayrıca genel olarak Amerika'da fiyatlara KDV dahil değil. KDV oranı eyaletten eyalete ve satın aldığınız şeye göre de değişmekte.
*** Kırmızı renkli yazılara tıklayarak daha detaylı bilgilere ulaşabilirsiniz...
Ne yazık ki bu akşam son akşamımız, yarın dönüş günü. Akşam üzeri 6th Avenue'da uzun bir yürüyüş sonrasında TJ Maxx'e ulaştık. Ekonomik alış veriş için tercih edilebilir. Son alış verişler yapılıp, alınan şeyleri koymak için ekstra valizler alındı. Güzel bir akşam yemeği ardından toparlanmak üzere otele dönüldü.
Sabah kahvaltı sonrası, havaalanına gitmek üzere yola koyulduk.
Güzel bir seyahatimizin daha sonuna gelmiştik. 6 arkadaş seneye yapmayı planladığımız Endülüs seyahatinin hayali ve günlerin yorgunluğu ile kürkçü dükkanına döndük.
Dip not:
Gitmeyi planlayıp, gidemediğimiz yerler, restoranlar, cafeler oldu tabi ki. Chelsea Market görülmeli ama gidemedik. Meatpacking District'te bir akşam geçirmeyi planlamıştım, olmadı. Little Italy'de Lunch & Grotta Azzura'da bir öğle yemeği yenilebilir. Burger Joint (Le Parker Meridien Otelinin altında) hamburgerlerinin çok güzel olduğunu duymuştum, fırsatımız olmadı vs.
Yeme - içme konusunda New York'ta alternatif çok fazla.
Restoran ve cafelerde bahşiş beklentisi %18 - %20. Çünkü garsonların geçim kaynağı sadece bahşiş. Bu nedenle bahşiş vermeyi unutmayın...
Ayrıca genel olarak Amerika'da fiyatlara KDV dahil değil. KDV oranı eyaletten eyalete ve satın aldığınız şeye göre de değişmekte.
*** Kırmızı renkli yazılara tıklayarak daha detaylı bilgilere ulaşabilirsiniz...